Rotasız Yolculuk

Nasıl bulur insan yolunu; pusulası olmadan yürüdüğü yoldan nasıl emin olabilir, nasıl kendini daha iyi tanıyabilir ve nasıl olur da olduğu konumdan memnun olup aidiyet hissedebilir?
Gökyüzü ne gri renginden ödün vermişti ne de toprağın susuz kalmasına izin vermişti. Yağmurlu bir günün sabahında bir yerlere ulaşmak için çabalıyordum. Sahi bugün günlerden neydi, akrep asırlardır takipçisi olduğu yelkovana ulaşabilmiş miydi, otobüs daha ne kadar gidecekti ve kulaklığımı takıp köşe bir koltukta kıvrıldığım otobüste, çevremdekilerin kaçı bu rotasız yolculuk için uykusunu tam olarak alabilmişti, bilemiyordum. Öyle dalmış, tüm seslerden muafken ve kulaklığım kulağıma notaların taşıyıcılığını yaptığı sahibi meçhul hikayeleri fısıldarken satır aralarında arıyordum kendimi. Hiçbir yerde bulamıyordum.
Gittiğim yer belliydi. Otobüs yolculuğu rahattı, sabahın erken saatine ve yağan yağmura rağmen rahattı. İnsanlar evinde kalmayı tercih etmiş olsa gerekti. Kasvetli havalar kimine ilham olur, kimini tembelleştirirdi. Çevreme dönüp baktığımda ise, herkesin hayatı çok gözler önündeydi fakat yaşanmış ve yaşanan her hayatın bir parça kaçamak duygular taşıdığı barizdi. Herkes bir düzen ve istikrar ile yaşıyordu o günü. Zar zor sisteme adapte olmaya çalıştığım bu günlerde ben bile, tutarsız hayatımın çelişkilerini istikrarlı hale getirmiştim.
Düşünüyordum, insanlar gerçekten gitmek istedikleri rotada mı ilerliyorlardı yoksa olmak istedikleri yere çoktan ulaşmışlar mıydı? En önemlisi de nasıl bilebiliyorlardı nerde duracaklarını ve o durağın doğru olacağını? Son günlerde kafam bu sorularla meşgulken dilimde, birbirine saygısızca karışan kelimelerle büyüyordu cümlelerim ve nereye koyacağımı bilemediğim benliğimle duruyordu zaman, nerede olduğumu hiç bilmediğim bir durakta.
Hatice Dağ
