Ana içeriğe atla

Benim mitim umudun, çabanın ve gözyaşının nelere kâdir olabileceğini anlatmaya
çalışmaktadır.


Denizde günler boyu yol alan gezginler, nasıl olduğu belirsiz şekilde Calypso’nun büyüleyici
adasına düşerek mahkum haline gelirler. Orada bir tür “uçmağı” yaşasalar da burunlarında
tüten ailelerine, arkadaşlarına, biricik sevgililerine ve cennet vatanlarına inanılmaz bir özlem
duymaya başlarlar. Bu özlem o kadar ağırdır ki Calypso, adasına düşen gezginlere sonsuz
lezzette ve miktarda yiyecekler, güzel kadınlar ve erkekler, göz kamaştırıcı mücevherler gibi
bütün beşeri zevkleri sunsa da onların ruhlarındaki boşluğu dolduracak duyguları ve arzuları
verememektedir. İşte yine böyle olaylardan birinde, Parıltı ismindeki güzel çehreli genç bir
kızın içinde yol aldığı gemisi, Poseidon’un gönderdiği hortumlarla alabora olur, parçalanır ve
Parıltı, Calypso’nun adasının kıyılarına vurur. Genç kız kendine geldiğinde şaşkınlık ve
endişe ile nerede olduğunu çözmeye çalışır. En nihayetinde bu şaşkınlık ve endişe adada
dolaşırken Calypso ile karşılaşmasıyla yerini korkuya ve ümitsizliğe bırakır. Çünkü şu
zamana kadar Calypso ile ilgili duyduğu bütün hikayeler bu adadan asla çıkamayacağını
anlatmıştı. İnsanlar doğalarının bir gereği olarak daima savaşmayı teslim olmaya tercih
etmişlerdir. Parıltı ne kadar ümitsiz olsa da bu yaratılış gereği adadan kurtulmaya çabalar ve
saatlerce hatta günlerce adadan gitmenin çeşitli yollarını arar. Çok iyi yüzücü olduğu için
yüzerek uzaklaşmaya çalışır fakat metcezir o kadar güçlüdür ki beş kulaç bile atamadan onu
kıyıya geri gönderir. Daha sonra adadan topladığı kütüklerle ilkel bir sandal yapar bununla yol
almaya çalışır ancak yaptığı sandal kudretli dalgaların karşısında parçalanır. Denediği tüm
yollar beyhudedir. Çaresizlik, öfke, özlem ve korkunun harmanlandığı kalbi, daha fazla
dayanamaz. Kuytu ormanları andıran bir yeşilliğe sahip gözlerinden inci gibi yaşlar
dökülmeye başlar. O kadar çok ağlar ki özlemden yüzünü sonsuz okyanusta, tatlı gülüşünü
ufuk çizgisinde gördüğü annesi, Parıltı’nın şu halini görse, onun gözyaşlarıyla dünyayı sel
alacağını düşünürdü. Parıltı’nın keder verici ağlamalarını Olympos’tan işiten Zeus ona şefkat
ve acıma duyar. En nihayetinde ona ortak olması için Parıltı her ne zaman gözyaşı dökse göğü
de onunla birlikte sicim sicim yaş döktürür. Durmaksızın böyle geçen yedi günün ardından
sürekli yağmurdan ve ağır kederden bunalan Calypso Zeus ile konuşur. Parıltı’nın gitmesine
izin vererek ona yardım edeceğini söyler. Daha sonra bunu Parıltı’ya söyler ve genç kız bu
mutluluk verici haberi alınca gözyaşları artık akmaz ve yedi gündür karanlık bulutlarla kaplı
gökyüzü de yağmurunu keser. Parıltı’nın gözlerindeki hüzün bulutları dağılır; gülüşü, etrafı
aydınlatan bir güneş gibi parlar ve kalbi mutluluğun ezgilerini söylüyormuşçasına sevinçle
atar. Kederli ve karanlık geçen yedi günün sonunda Calypso, her bir günün telafisi olarak göz
alıcı yedi renkle bezediği bir köprü yaratır. Bu köprü kendi adası ve Parıltı’nın vatanı
arasındaki göğü kuşatır. Minnettar olan Parıltı, Calypso’ya teşekkür ederek onun adına
tapınak inşa edeceğini söyler. Köprüden geçerek evine ulaşınca köprü kaybolur. O günden
beri eğer tutsakları yedi gün göz yaşı döker ve gökyüzü de onlarla birlikte ağlarsa Calypso,
yağmuru durduran yedi renkli bir köprü yaratarak onları yuvalarına salıverir. İnsanların bir
kısmı bu köprüye “gökkuşağı" adını verdiler ve ne vakit gökyüzünde bu köprüyü görseler
umuda ve özgürlüğe olan inançları tazelendi.

Gorsel
Yazar Ad Soyad
SİNEM BERBER
Yazı Başlığı
GÖZYAŞININ YEDİ RENGİ

Hizmetlerimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanıyoruz.

asbu.edu.tr' yi kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz.