Sevmek, arınıştır tüm kirlerden. Direniştir tüm kötülüklere. Bağlanıştır yaşama umutla.
Düştüğü yerden kalkmak ve tekrar düşmektir. Sevmek, kırılmaktır. Nicelerini sığdırırken
gönlüne sığamamaktır bir gönüle, bulamamaktır yuvasını, lâmekanlıktır. Kaçınıştır bütün
bakışlardan tek bir çift göz iken aradığı. Beklemektir sonra sevmek, geriden saymaya
başlanamayacak gün kadar.
Yalnızlık, sadece kendini aramaktır. Aradığını bulamamak, bulduğu ile yetinememek,
yetinemediği kadar kaybediştir. Ve en çok kendinden kaçmaktır. Unutup tüm suretleri ve
isimleri ve hikayeleri, tekrar başlamayı dilemektir hayata. Seni sen eden, seni senden eden,
seni o’ndan eden bir hâldir. Yürüyüştür, bir kaçış ve bir yere varamayıştır.
Hüzün, sahte bir kimliğidir tüm sevinçlerin. Sığınağıdır tüm yalnızların. Yüküdür gözlerin ve
kalplerin. Hüzün, açamamaktır yüreğini hiçbir ferahlığa, mahal vermemektir hiçbir teselliye.
Kendine bile sorulmayacak soruları biriktirmektir sinede bir gün karşılaşmak üzere; haşirde,
hicranda, hirada.
Ve insan tüm masalların yazarı ve tüm hikayelerin kahramanıdır. Gelenlerin gittiği, gidenlerin
gelmediği hüzünler diyarının bir sakinidir. Tebessümü ile ısıtan, öfkesi ile yakandır. Kendi
kaybettiğini hiç bulamadı sanandır, aldanan ve aldatandır. Belkemiğidir tüm zıtlıkların ve
varlık sebebidir, kendi var oluşu da bir sebebe bağlanmış olmakla birlikte. İnsan işte, ya
âdemdir ya adem. Bazen vardır bazen yok.
