Tercüme-i Hissiyat
Sevmek, arınıştır tüm kirlerden. Direniştir tüm kötülüklere. Bağlanıştır yaşama umutla.
Sevmek, arınıştır tüm kirlerden. Direniştir tüm kötülüklere. Bağlanıştır yaşama umutla.
Göremedi beni, herkes gibi.
Ölüme hep biraz kırgınım aslında. Hiç beklemediğim bir anda gelip evimize girdiği için… Eğer bu hissin bir adı olsaydı, adı boşluk olurdu.
Tanımlanmamış bir sözcük gibidir bazen hayat…Bir anlamı vardır ama kimse
Benim mitim umudun, çabanın ve gözyaşının nelere kâdir olabileceğini anlatmaya
çalışmaktadır.
Bu kaçıncı sonbahar, kaçıncı kış böyle? Dört mevsim hakimdir vatanımızda diye öğrendik ta
ilkokulda oysa. Hiç mi ilkbahar görmeyecek bu memleket? Hiç mi yürekleri ısıtan bir güneş
eşliğinde, ilkbahar çiçeklerinin kokusuyla uyanmayacağım güne? Ben artık sıcaklık istiyorum,
çiçek kokusu istiyorum bahçelerde, sokaklarda. Sabah kızarmış ekmeğin kokusuyla, annemin
mutfaktan “-Haydi oğlum uyan, yemek hazır” diye bana seslenmesiyle uyanmanın
mutluluğunu istiyorum. Yüreklerin en içten mutluluğunu yani, en saf olanından.
GÜN DOĞMADAN NE DOĞAR Kİ
Hayat durma noktasına geldi Olimpos'ta,
Gelmez oldu nevbaharım, kimler yasta.
Telaş sarmış tanrıları, uyku tutmaz olmuş,
Acımasız bu dünya, kışı unutmaz olmuş.
Kurmuşlar bir meclis karar vermek için,
Sormuşlar Ra'ya: "Güneş doğmaz, niçin?"
"Artık görmez oldu gözüm, güneş bana küskün."
Zeus başlamış konuşmaya: "Seni düşkün!"
Eklemiş Zeus: "Bu aciz tanrıyı derdest edin,
Themis ellerle dünyayı adaletle mest edin."
Hüküm verilir, gider sürgüne Hades’in ininde,
Üryan girer cehenneme, yanar Alaz'ın ateşinde.
Güneş kimsenin emrinde değildir artık,
Konuşmalılar güneşle, olmalılar barışık.
Düzelmeli hayatları, bitmeli bu karışıklık,
Göğü yarar Ülgen, güneş yoktur apaçık.
Bir umudun peşine, güneşten bir ışık,
Bulmak için giderler, değiller alışık.
Telef olmuştur bitkiler, hayvanlar,
Çare bulamaz kendini tanrı sananlar.
Nerededir bu hayatın parıldayan yıldızı?
Beklenen bahar gelse diner bu acı sızı.
Günler günleri kovalar, sular çekilir,
Güneş göğün ardından yeniden belirir.
Tanrılar meclisi büyük bir ziyafet verir,
Baharı bekleyen canlar çocukça sevinir.
Lakin güneş daha kızgın, ikna değildir,
Toprak canlansın diye nice başlar eğilir.
Tanrılar meclisinde dünya ile nikah kıyılır,
Güneş ve dünyanın çocukları Ay sayılır.
Kıraç topraklara can suyu, cemre düşer,
Taşırır Poseidon deryaları, şaşırır beşer.
Bir başka akar ırmaklar, mahluklar coşar,
Yılkı atları bozkırlarda durmadan koşar.
Seher yıldızı öncesinden daha da aşikar,
Lucifer bile tanrılara artık tepeden bakar.
Bozkırın doğuşu okunur Umay'ın yüzünden,
Herkesin gözleri doludur, değildir hüzünden.
Başka efsun nakşeder benim güzel baharım,
Ne derdim ne tasam kaldı, dağıldı efkarım.
Dört bir yanımdan yankılanır sesin bülbülüm,
Taze bahar kokusuyla açar mor sümbülüm.
Sen yeter ki gel, batmaz bana dikenin gülüm,
Kaderde yazılmaz hiç ne zulüm ne de ölüm.
Yerin ve göğün altında tanrılar oyuncak,
Yokluğunda kendilerini bir halt sanacak.
Tutku dolu gözleri Medusa'ya kanacak,
Taş kafalı, beceriksiz ahmaklardır ancak.
Ey Eros'un okuyla vurulduğum baharım,
Müjden olmasa eğer, ben bitap bir naçarım.
Sana meyletmek için Afrodit'e lüzum yok,
Gönül heybemde senden gayrısına gözüm tok.
Bahara özlemle geçti kışlar
Bizi bekler yeni hayallerde umutlar
Güneşe verir yerini dağlar ardındaki
bulutlar
Kirazların koynunda uçuşan kuşlar
Gökkuşağı misali ruhumu sarar.
Nihayet bir sabah ansızın
Güller güne karışıp
Ağaçlar çiçeğine alışıp
Aşıklar birbirine kavuşup
Müjdeledi gelişini baharın.
Çiçekler açsın sonbahardan kalma bir günde
Kuşlar yuvalarını özler olsunlar
Bir anne hasretlerden yolcuları çekip dursun
Sarılsın bir kavuşma akşamında sessiz çocuğuna
Gurbetler bitince, bavullar sessizleşince iyileşeceğim
Yıllar geçsin ömrümden çocukluğumu özleyeceğim
Yoksa ölümden nasıl vazgeçeceğim
Gözyaşlarım avuçlarına değince
Bir göçmen kuş izini bilince
Sevgililer akşamları sabahlardan çok sevince
Hayaller gerçekleri sezince,
Bir çocukluk sabahı sessizleşeceğim
Sen geçtikçe çiçekli penceremin altından
Yelkovanlardan akrepleri geçireceğim
Zamanları rüyalarında böleceğim
Yoksa sevmekten nasıl geçeceğim
Sert kış aylarında yağan lapa lapa karın ardındaki suskunluğun acı uğultusunu; yemyeşil canlanmaya hevesli bir nergisin yaprağına, ağustos böceklerinin huzurlu seslerine dönüştüren mevsimdir ilkbahar. Sanıldığından daha zor ve aşamalı bir döngüdür.
asbu.edu.tr' yi kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz.